En eski zamanlardan beri, en iyilerin zihinlerifilozoflar insanın yaşamdaki ve toplumdaki yeri konusunu işgal etti. Bilimsel ilerlemenin hızlanmasıyla, özellikle her insanın istemsiz olarak teknolojik faktörlere bağımlı hale geldiği zamanlar, daha da önem kazanmıştır.
İnsan, biyolojik prensibe ek olarak manevi, sosyal ve ahlaki bir öze sahip olan memelilere ait bir canlıdır.
Tanımlama problemi,beşeri bilimler sisteminde en önemlisi. Kişilik dışarıdan tam olarak anlaşılamaz, bunun için kendini tanıma mekanizmalarına ihtiyaç vardır. Felsefede, araştırmasının konularını ele alan bütün bir bölüm vardır - sözde "kişisellik".
Birey, birden fazladeğerler. Özellikle, kişisel nitelikleri ve deneyimleri ne olursa olsun, insan ırkının herhangi bir bireysel temsilcisini ima eder. Bu nedenle, birey her zaman bir kişi değildir. Gerekli bilgi, deneyim ve becerilere sahip olmayabilir.
Öte yandan, bazen bireye kişi ile eşit olarak bakılır. Nitekim, içtihat bakış açısından, kişi herhangi bir kişidir, hatta yeni doğmuş bir insandır.
Ancak profesyonel bir psikolog, öğretmen ve filozof bu tanıma farklı bakıyor. Onlar için bir yenidoğan yalnızca gelecekteki bir kişiliğin potansiyelidir, yine de bu seviyeye ulaşması gerekir.
Yukarıdakilerden, her disiplinin bu kavramla ilgili kendi yorumuna sahip olduğunu anlamak kolaydır.
Kişilik, ikisinden de çok daha dar bir kavramdıryukarıda. Kişi, bilinci olan, dünyayı kavrama yeteneğine ve onu dönüştürme yeteneğine sahip, toplum ve bireylerle ilişkiler kuran kişidir. Felsefe ve psikoloji açısından her birey bir kişi olarak kabul edilemez. Bu gelişim sürecinden önce gelmelidir ve birey biyososyal bir varlık olduğu için toplumdaki bireyin eğitimi olmadan imkansızdır.
Dolayısıyla, "bireysel" kavramı "kişilik" kavramıyla eşdeğer değildir. Bu, aşağıdaki örnekle kanıtlanabilir.
Bir kişinin toplumun dışında büyüdüğü durumlar olmuştur -örneğin, bebeklik döneminde ebeveynler tarafından kaybedilmiş, vahşi hayvanlar tarafından bulunmuş ve beslenmiştir. Bu durumda, yalnızca biyolojik ihtiyaçları vardı. Ve kişilik gelişiminin temelleri çok erken yaşta atıldığı için, olgunlukta onlara artık konuşma öğretilemez.
Ancak, ona aşılanan "beceriler"hayvanlar (miyavlama, tıslama, havlama, ağaçlara tırmanma, vb.), ömür boyu onunla kaldı. Dolayısıyla böyle bir birey, sosyalleşme sürecinden geçmediği ve bilinci olmadığı için kişi değildir.